HAREMEYN: | İki mukaddes harem. Müşrik ve kâfirlere yasak olan mukaddes Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere. |
İçerisinde geçtiği kelimeler : | |
HÂCC-ÜL HAREMEYN: | Usulüne uygun surette, Mekke-i Mükerreme'yi ve Medine-i Münevvere'yi ziyaret eden. |
HÂDİM-ÜL HAREMEYN-İŞ ŞERİFEYN: | Hilâfeti haiz olmaları hasebiyle Osmanlı Padişahlarına verilen ünvandır. Haremeyn; Mekke ile Medine'ye denilir. İslâm âleminin bu iki şehre hürmet-i mahsusaları sebebiyle ve daha fazla tâzim kasdiyle şerif sıfatını da ilâve ederek "Haremeyn-iş şerifeyn" denilmiştir. Haremeyn'in Hâdimi mânasına gelen bu tâbir ise ilk evvel Yavuz Sultan Selim hakkında kullanılmış, daha sonra bütün padişahlar hakkında istimal olunmuştur. Yavuz Sultan Selim Han Halep'i fethettiği haftanın ilk cum'a namazını Melik Zâhir camiinde eda ederken, hatib hutbede "Malik-ül Haremeyn-iş Şerifeyn" şeklinde adını anar anmaz, Yavuz Selim derhal yerinden kalkarak: "Haremeyn'in maliki olmak ne haddimdir. Ben Haremeyn'in hizmetkârı olmakla iftihar ederim." demek suretiyle tevazu göstermiş ve bu tabir ondan sonra, hutbelerde o suretle söylenmiştir. |
HAREMEYN-İ ŞERİFEYN: | Mekke'deki Kâbe ile Medine'deki Ravza-i Mutahhara. |
HAREMEYN-İ ŞERİFEYN: | Mekke'deki Kâbe ile Medine'deki Ravza-i Mutahhara. |
Mekke ile Medine'nin çevresi. Yasak kılınmış, mukaddes olan şey. Kişinin namusunu koruduğu yakınları. Çoğulu ehrâm'dır. Yabancıların girmesi yasak olan ev dâiresine ve bu dâirede oturan kadınlara da harem veya harîm denir. Fıkhî bir terim olarak, iki kutsal şehir Mekke ve Medine'nin çevresinde belirli alana kadar olan yerlere, "iki harem bölgesi" anlamında harameyn veya haremân denilmiştir. İlk olarak Yavuz Sultan Selim'in kullandığı Hâdimü'l-Haremeyn ünvânı "İki harem bölgesinin hizmetkârı" demektir.
Mekke'nin çevresinde bir miktar alana "Mekke Haremi" veya "Harem-i Şerif", bunun dışında kalan ve mikat denilen ihrama girme yerlerinin içinde bulunan alana da "hıll" adı verilir. Harem bölgesi; Mekke'ye Medîne yolundan üç mil, Yemen yolundan yedi mil, Irak yolundan yedi mil, Taif ve Arafat yolu üzerindeki Nemire vadisinden yedi mil, Ci'râne yolundan dokuz mil, Cidde üzerinden on mil uzaklıktaki alanın çevrelediği bölgeyi içine alır. Mekke hareminin sınırlarını Cebrâil (a.s) Hz. İbrahim'e göstermiş; Rasûlullah da aynı sınırları yenilemiş; Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Muâviye bu nirengi noktalarının günümüze ulaşmasında rol oynamışlardır. Buna göre Mekke haremi çok eskilere dayanır. Nitekim Hz. Peygamber Mekke fethedildiği zaman şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz burası Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günde haram kıldığı bir beldedir. Burası kıyâmet gününe kadar Allah'ın haram kılmasıyla haramdır" (Buhârî, İlim, 37, Cenâiz, 76, Hac 43, Sayd, 8-10, Büyû', 28, Cizye, 22, Meğâzî, 51, 53; Tirmizî, Hac, 1, Diyât, 13). Mekke'de Kâbe ve Mescid-i Harâm, harem bölgesinin merkezini oluşturur. Yeryüzünde, insanların ibâdet etmesi için ilk inşa edilen mâ'bed Kâ'be-i muazzama'dır. Buna Beyt-i Harâm veya Beytullah (Allah'ın evi) da denir.
Âyet-i kerîmelerde şöyle buyurulur:
"İnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev Mekke'de bulunan mübârek ve âlemler için bir hidâyet kaynağı olan kâbe'dir. Orada apaçık deliller vardır. İbrâhim'in makamı vardır. Kim oraya girerse emniyette olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkese, Allah için Kâbe yi ziyaret edip haccetmek farzdır" (Âlu İmran, 3/96, 97). "İbrahim şöyle dedi: Ey Rabbim, bu beldeyi emniyetli kıl" (el-Bakara, 2/126). "Biz Kâbe yi insanlar için bir toplantı ve emniyet yeri yaptık" (el-Bakara, 2/ 125). "Biz onları, nezdimizde bir rızık olarak, herşeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği emin ve mukaddes (harem) bir yere yerleştirmedik mi?" (el-Kasas, 28/57). "Çevrelerinde, insanlar kaçırılıp zulmedilirken, bizim Mekke'yi mukaddes ve emin bir belde yaptığımızı görmediler mi" (el-Ankebût, 29/67).
Haremde yapılacak iyilik ve kötülükler, diğer beldelere göre kat kat sonuç meydana getirir. Âyette şöyle buyurulur: " Kim Mescid-i Haram'da zulmü ile haktan uzaklaşmaya yeltenirse; biz, ona da ağır bir azâb tattıracağız" (Hacc, 22/25). Hadislerde şöyle buyrulur: "Mescid-i Haram'da bir namaz, benim bu mescidimde kılınacak yüz namazdan daha üstündür" Ahmed b. Hanbel İbn Ömer'den A.b. Hanbel'in naklettiği rivayette ise; " Mescid-i Haram'da kılınacak bir namaz, başka yerde kılınacak yüz bin namazdan daha üstündür" buyurulur.
Hacc, umre veya ticaret gibi bir maksatla Mekke'ye gelmek isteyen bir müslüman mikatta ihrâma girmek zorundadır. Bundan sonra İhrâm yasakları başlar. Meselâ, eşiyle cinsî temasta bulunamaz; avlanamaz; haremdeki yeşil ağaç ve otları kesip koparamaz.
Medine şehrinin çevresinde de harem bölgesi vardır. Bu bölge: Şehrin güney ve kuzeyinde Âir (ayr) dağı ile Sevr dağı arasındaki alanla, doğu ve batıdaki kara taşlık alanı içine alır. Hz. Peygamber'in "Medine Ayr'dan Sevr'e kadar haremdir" hadisi ile "Rasûlullah (s.a.s) Medine'nin doğu ve batısındaki kara taşlık arasındaki alanları harem kıldı" hadisi bunun delilleridir (Buhârî, Cihâd, 71, 74, Medîne, I, Büyû', 53, Enbiyâ, 10, Megâzî,27; Müslim Hacc, 445, 446, 455; Tirmizî, Menâkıb, 67). Hz. Peygamber'in belirlediği bu Medîne harem bölgesi on iki mil kadardır. Bu bölgenin merkezini Hz. Peygamber (s.a.s)'in, ashâbıyla birlikte bina ettiği mecsid-i Nebî'dir. Bu mescid ilk yapılışında 70 x 60 zirâ' büyüklüğünde iken Hz. Ömer, Osman, Abdülmeük b. Mervân ve oğlu Velîd tarafından genişletildi. Son genişletme Suud Ailesi'nden Kral Abdülazîz tarafından yapıldı. Günümüzde Mescid'in çevresinde geniş bir alan istimlâk edilerek yeni genişletme çalışmaları yapılmaktadır.
Medine Harem bölgesi de kutsal bir bölge sayıldığı için oradaki ameller başka yerlere göre farklı işlem görür. Hadislerde şöyle buyurulur: "Benim bu mescidimde kılınacak bir namaz. Mescid-i Haram dışında başka yerlerde kılınacak bin namazdan üstündür" (Buhârî-Müslim). İmam Nevevî, bunun Mekke'de olduğu gibi farz ve nâfile namazları kapsamına aldığını söyler. Çoğunluk bilginlere göre bu üstünlük mescidin sonradan genişletilen ilâve kısımlarını da içine alır. İbn Ömer şöyle demiştir: "Ömer b. el-Hattâb Mescid-i Nebevî'ye ilâve yaptı ve şöyle dedi: Eğer bu mescid'e Medine mezarlığına (Cibâne) kadar ilâve yapsaydık, bu kısımlar da Allah Rasûlü'nün mescidi olurdu" (Zerkeşî, İ'lâmü's-Sâcid, s. 246 vd.).
Mescid-i Nebevî'de kırk vakit namaz kılmanın fazileti ile ilgili olarak Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:
"Kim benim Mescid'imde lıiçbir namaz kaçırmadan kırk vakit namaz kılarsa, ona cehenem ateşinden berât ve kıyâmet günü kurtuluş yazılır" (Taberânî, el-Evsat, Enes b. Malik'ten).
Medine hareminin Mekke hareminden farklı olan özellikleri vardır. Meselâ; Medine harem bölgesindeki yeşil ağaç veya otların ihtiyaç olduğu zaman kesilmesi câiz görülmüştür. Medine Tarım bölgesi olduğu için Hz. Peygamber'den bu konuda izin istenmiş ve kendilerine Mekke haremindeki bazı bitkilerin zarûret hâlinde koparılmasına izin verildiği gibi Medine'de daha geniş izin verilmiştir. Yine Medine dışında avlanma serbest bırakılmıştır. Ancak Mekke'ye ihramsız girilememesi sebebiyle O'nun kutsallığı Medine'den daha üstün sayılmıştır (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletühu, III, 336, 337).
Hamdi DÖNDÜREN
-------------------------------------------
HAREMEYN NE DEMEKTİR? (İslâm Târihi Ansiklopedisi)
Osmanlı sultanlarının herbirinin Haremeyn'e pekçok hizmetleri olmuştur. Bu sebeple onlar kendilerine Hâkim-ül-haremeyn (Haremeyn'in hâkimi) yerine Hâdim-ül-haremeyn (Haremeyn'in hizmetçisi) denilmesini istemişlerdir. Yavuz Sultan Selîm Han, Mısır'ı feth ettiği zaman hutbede kendi ismini Hâkim-ül-haremeyn olarak okuyan hatîbe îtirâz ederek; "Biz Haremeyn'in (bu iki mübârek şehrin) hâkimi olamayız. Ancak Hâdim-ül-haremeyn yâni Haremeyn'in hizmetçisi oluruz" dedi. Kâbe'nin içini süpürmeye mahsûs olan süpürgelerden birisi kendisine getirilince, süpürgeyi bir tâc gibi kaldırarak başına koydu. Kendilerinden sonra gelen sultanların taclarına koydukları süpürge şeklindeki sorguç buradan gelmektedir.